Alev Korun’dan neler öğrendik?
Posted on 19. January 2018 by admin No comments
Başarılı etkinliğin ardından
10 Ocak 2018 tarihinde yaklaşık yirmi öğrencinin katılımıyla Alev Korun söyleşisini gerçekleştirdik. Alev Hanım’ın mesleki hayatının yanı sıra Avusturya’daki güncel politik konularda fikir alışverişinde bulunduk. Herkesin kendisine bir şeyler katarak ayrıldığını düşündüğümüz etkinlikten geriye Türkiye’nin aydın insanların olduğu bu güzel fotoğraf kaldı.
Mekan68’i SgAktif’in etkinlikleri için bize tahsis eden Walter Abimiz ve Emine Ablamıza içten teşekkürlerimizi sunarız.
Alev Korun’dan Neler Öğrendik?
- Üniversite eğitimime Innsbruck’ta başladım. Kültür şoku yaşamadım ama “Sprachschock” yaşadım…
- Başında Avusturya’ya bir hayat kurma beklentisiyle değil de başka bir ülke tanımak isteyen özgür bir kadın olarak gelmiştim.
- Hayat ne kadar da rastlantılara bağlı!
- Siyasi olarak bilinçlenmem 11 yaşıma dayanıyor: Türkiye’de 80’ler darbe dönemi ve okula giderken makinalı tüfekli askerlerin biz çocuklara bile kimlik kontrolü yapmaları bana birçok şeyi sorgulattı. İkinci olarak da Avusturya’ya okumaya geldiğimde “yabancılar polisinde” gördüğüm ırkçı muamele ayrımcılık, ötekileştirilme, azınlıktan olmak nedir, çoğunluktan olmak nedir konularında düşünmeye başlamamı sağladı.
- Innsbruck’da öğrenim dönemimde aktif olarak kuruluşlarda çalıştım, kendim bazı organizasyonların kuruluşunda rol aldım.
- Bir süre sonra olayları ve resmi dairelerdeki muameleleri kişisel almamayı öğreniyorsunuz.
- Kariyer nedir? Başarı nedir? Bunlar çok değişken nosyonlar…
- Gender Studies ve Siyaset Bilimi okudum. Bunları okumak siyasetteki meslek hayatıma bir miktar katkıda bulundu ama siyaseti tamamen öğreten bir eğitim yok: learning by doing siyasetin “öğrenim” tanımı bence.
- Pes etmedim, saflığım hep beni kurtardı belki de. Fazla bir zaman “insanlar isterse her şey olur ve düzelir” görüşüyle yaşadım fakat siyaset ağır bir tanker gibi, yönünü değiştirmek çok zor, beş derece bile değiştirmek çok büyük bir başarı. Belki şimdiki aklımla geçmişte yaşadıklarım karşısında pes edebilirdim ama iyi ki de etmemişim. Pes etmek bir çözüm değil.
- İnatçı bir karakterim.
- Kendimi siyasi ve aktivist bir insan olarak tanımlıyorum, etnik-milli-dinsel kriterlerle değil.
- Siyaset ciddiye alındığında günde 24 saat yapılabilecek bir iş. İşin hakkını vermek lazım ama siyaset bubble’inda kaybolmamaya dikkat etmeli.
- Milletvekilliği dönemim: sabahları medya ve güncel olaylar takibi ile başlayan çok yoğun bir dönem. Sizden her şeyi bilmeniz ve çözmeniz bekleniyor, bu yüzden “flexibel” olmalısınız. Zamanla bu fazla workload’la başa çıkmayı öğreniyorsunuz.
- Aile, iş ve sosyal hayat üçgeni: kurulması zor bir denge. Sınırlar koymayı öğrenmelisiniz yoksa iş yükü sizi ezip geçebilir.
- “Hayır” demeyi öğrenmek gerek! Profesyonelliğin bir parçası bu.
- Yeşiller Partisi’nde çalışma kültürü “flache Hierarchien” olarak tanımlanabilir. Tabii ki her mevkinin güç durumu aynı değil ve hiyerarşi hep var ama en aza indirilmeye çalışılıyor.
- Avusturya’daki “Türk kimliği” algısında tarihin ve iki Viyana kuşatmasının büyük bir rolü var, unutmamak lazım.
- Bütün önyargılarına rağmen insanın kendisini açık tutması lazım, 100 kişi kötüydü diye 101. kişi de kötü olacak diye bir şey yok.
- İnsanı insan olarak görmek çok önemli. Aynı zamanda da insan olmak…
- İlk Seminararbeit’ını elektrikli bir daktiloda yazmış olan biri olarak 21. yüzyıl gençlerine ne tavsiye verebilirim bilemiyorum… Ama sadece Türkiyeli değil de yaşanan şehirdeki, ülkedeki değişik insanlarla iletişime geçmek, dengeyi kurmaya çalışmak lazım.
- Şimdi üniversiteye başlıyor olsam, Siyasal Bilimlerin yanında Hukuk da okurdum. Ama İngiliz edebiyatına biraz göz atmak da fena değildi Siyasal Bilimlerin yanında J.
- Biz gençlere siyasi aktif olmak için tavsiyeler: sayısız imkan, bolca sivil toplum kuruluşu var. Değerlendirin! Beni ne ilgilendiriyor, hangi konu ilgimi çekiyor diye sorun kendinize ve ilgi alanınızdaki inisiyatiflerden birinden başlayın.
- Bir kadın olarak iyi ki 21. yüzyılda yaşıyorum, 18. veya 5. Yüzyılda değil!